ANASAYFA
SON DAKİKA
YAZARLAR
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ

Bu ebeveyn hatası üstün zekâlı çocukları bile ödevden kaçırıyor! İşte üstün zeka belirtileri

Bazı çocuklar ödev yaparken sıkılır, her konuda farklı fikirleri vardır, bazı şeyleri gereksiz bulur ya da ders esnasında hayallere dalmayı sever. Öğretmenlerin ya da ailelerin ofladığı bu durumlar aslında üstün zekâya işaret olabilir. Merve Kantarcı Çulha'ya açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Hasan Belli, okul sürecinde üstün zekâlı çocukların davranışlarını anlattı. İşte ebeveynlerin ve öğretmenlerin en sık yaptığı hatalar…

Merve Kantarcı Çulha | 23 Ekim 2025 Perşembe 10:00 | Son Güncelleme:
Bu ebeveyn hatası üstün zekâlı çocukları bile ödevden kaçırıyor! İşte üstün zeka belirtileri

Ülkemizde birçok üstün zekâlı çocuk olsa da bu öğrencilerin sadece bazıları erken fark edilerek, doğru yönlendirme yapılıyor. Üstün zekâlı çocukları fark etmede en büyük görev anne babalara düşüyor. Peki, üstün zekâlı çocuk nasıl anlaşılır?

Merve Kantarcı Çulha'ya açıklamalarda bulunan Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hasan Belli, ailelerin üstün zekalı çocukların davranışlarını anlamak için izlemek gerektiğini söyledi ve şu şekilde uyardı:

"Aileler genelde çocuğa boş zaman bırakmamaktadır. Çocuğun her anını bir faaliyet ile doldurmaya çalışmaktadırlar."

İşte uzmanından en çok yapılan hatalar ve yapılması gerekenler...

Üstün zekalı çocukların erken yaşta fark edilmesini sağlayan en belirgin işaretler neler? Özellikle okula başlamadan önce fark edilmeyen çocuklar, okul sürecinde nasıl anlaşılır?

Yaşıtları heceleyerek okurken, onlar akıcı bir şekilde okuyup anlayabilir ve karmaşık konulara ilgi duyabilir. Yani okuma yazmayı çok daha erken ve hızlı bir şekilde öğrenirler.

Bu çocukların sayılarla ve işlemlerle araları çok iyidir. Öncelikle matematiksel kavramlara ve işlemlere büyük ilgi duyarlar. Sayılar ve işlemler arasındaki ilişkileri çok hızlı kavrayıp, zihinlerinden işlemler yapabiliriler.

Bunların sözel konuları çabuk ve hızlı anlama kapasiteleri de çok yüksektir. Yeni bir konu anlatıldığında çok çabuk kavrarlar.

Zaman zaman ödevleri yapmaktan sıkılırlar. Çünkü bu çaba onlar için gereksiz ve sıkıcı tekrarlardan ibarettir.

Bu çocuklar yaşıtlarından çok daha ileri bir seviyede ve derinlikli düşünebilme yeteneklerine sahiptir. Bir konu tartışılırken kimsenin göremediği yönleri kavrar ve dile getirirler. Ayrıca pek çok konuda sürekli sorular sorarlar.

Merak ve sorgulama eğilimleri çok gelişkindir. Bu anlattıklarımız daha çok akademik göstergeler olarak nitelenebilir.

Bununla birlikte sınıf içi davranışlar da bu çocukları tarif etmemizde yardımcı olur. Bir kere müfredat onlar için çok sıkıcıdır. Bu müfredat onların zihinsel hızlarına yetişemez. Bu nedenle derslere ilgili değilmiş gibi görünme, sürekli hayallere dalma, derslerde başka şeylerle ilgilenme eğilimleri gözlemlenebilir.

Derste anlatılan konular hakkında daha detaylı ve derinlikli bilgilere sahip oldukları için söz almadan konuşabilirler ve öğretmene müdahalede bulunabilirler.

Durumun pek farkında olmayan öğretmen için bu davranışlar "saygısızlık" olarak yorumlanabilir. Bu çocuklar ders esnasında soyut ve kavramsal felsefi sorular sorabilirler.

Hayal kırıklıklarına uğradıklarında protest bir tavra bürünüp çalışmayı bile bırakabilirler. Çünkü ortam onların yüksek ve mükemmeliyetçi beklentilerini karşılamaz.

Farklı eğilimleri sahip oldukları için akranlarıyla iyi anlaşamayabilirler. Diğer çocukların eğilimlerini, faaliyetlerini ve oyunlarını basit bulabilirler. Bu durum kendilerini yalnız ve anlaşılmamış hissetmelerine yol açabilir.

Bunların dışında, bu çocuklarda gelişmiş mizah anlayışı olabilir. Yaşlarının çok ötesinde ve ince espriler üretebilirler. Ayrıca ilgi duydukları konulara aşırı odaklanabilir ve bu konular hakkında inanılmaz derecede derinleşebilirler. Bu alanlarda hiç yorulmadan saatlerce zaman harcayabilirler.

Üstün zekâlı çocuklar genellikle eğitim sisteminde hangi zorluklarla karşılaşıyor?

En başta müfredat onların çok gerisindedir. Bu nedenle ders süreçlerinden bir kopma hali gerçekleşebilir. Çünkü onlar aynı ve basit konuları tekrar dinliyorlarmış hissine sahip olurlar. Bu nedenlerle çocuklar dikkat dağınıklığına sahip, hayalperest, hatta tembel olarak görülebilirler.

Bu çocuklar için basit gibi görünen ödevleri yapmak bir nevi işkenceye dönüşebilir. Bundan dolayı ödevleri özensiz yapma hatta hiç yapmama eğilimine sahip olabilirler.

Bu çocuklar düşük notlar alabilirler. Sonra "çok zeki ama potansiyelini kullanmıyor" şeklinde etiketlenebilirler. Bu çocuklar kendilik algıları olarak mükemmeliyetçi çizgide dururlar. Bu nedenle yapmayacaklarını düşündükleri işleri yapmaya hiç girişmezler ve başarısız olmayı tercih edebilirler.

Bunun sonucunda kendilerine zorlu görünen görevlerden kaçınabilirler. Sonuçta bu eğilim onlarda özgüven kaybına neden olabilir. Bu çocuklar depresif ve yüksek stres düzeyine sahip bireylere dönüşebilirler.

Bunların yanı sıra, bu çocuklar çeşitli kişilerarası sorunlar da yaşayabilirler. Her açıdan yaşıtlarından farklı oldukları için dışlanabilirler. Bunun sonucunda kendilerini "çaresiz" ve "anlaşılmamış" hissedebilirler. Bu durum daha da öteye geçerek onların sosyal olarak izole edilmelerine sebebiyet verebilir. Bu çocuklar kendilerine yakın zihinsel seviyede akran bulmakta zorlanırlar.

Bazen kendilerinden yaşça büyük bireylerle temas kurmayı denerler. Okul ve sınıf ortamı sıkıcı ve heyecan vermeyen alanlar olarak görüldüğü için okula karşı ciddi düzeyde isteksizlik, konsantrasyon güçlüğü ve duygusal tepkisellik ortaya çıkabilir.

Çeşitli uyumsuzluklar gösterdikleri için bazen öğretmenlerinin gözünde "asi", "tepkisel ve öfkeli" çocuklar olarak değerlendirilebilirler.

Zaman zaman bu çocukların zekâ düzeyi yüksek olduğu için öğretmenlerin gözünde "kendi başının çaresine bakabilir" pozisyonuna gelebilirler. Bunun sonucunda desteğe ihtiyaçları olduğu göz ardı edilir.

Genelde okullar bu çocukların ihtiyaçlarını giderecek müfredattan yoksundur. Bunun neticesinde bu çocukların potansiyelleri körelebilir.

Çocuklar ortalamanın seviyesine çekilmeye zorlanır. Yaşanan sorunlar neticesinde bu çocuklar "Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu" ya da "Depresyon" gibi psikiyatrik durumlara sahip oldukları gerekçesiyle hekimlere yönlendirilebilirler. Altta yatan esas durumun "yüksek ve nitelikli zekâ" olduğu göz ardı edilebilir.

Bu çocukların duygusal dünyalarıyla ilgili yanlış bilinen noktalar var mı?

En başta bu çocuklar çok zeki olarak bilindikleri için, zeki olma halinin duygusal olarak da çok güçlü olmayı beraberinde getireceğine dair yanlış bir inanç vardır.

Tam tersi bu çocuklar duygusal bağlamda daha kırılgan bile olabilirler. Bazen olguları daha derin ve karmaşık bir düzlemde anlayabilme yetisi bireyi daha kırılgan hale getirebilir.

Bu çocuklar diğerlerinden daha fazla duygusal desteğe ihtiyaç duyabilirler. Ayrıca anlaşılmamak, dışlanmak, arkadaş bulmakta zorlanma, beklentilerin altında ezilme hissi gibi durumlar çocuğu depresif ve anksiyöz bir hale sokabilir. Bu çocuklar olaylar karşısında daha şiddetli ve derin duygusal tepkiler verebilirler.

Bazen de başkalarının yeterince tepki vermediği durumlara aşırı coşku ile de karşılık verebilirler. Yani dalgalı ve keskin duygusal hallere girebilirler.

Bu çocukların önemli bir kısmı bu alanda "aşırı duyarlı" bireyler olarak nitelenebilirler. Bazen arkadaşları bu çocukları "burnu havada, duyarsız, başkalarını umursamayan" bireyler olarak değerlendirebilirler. Bu algı bazen muhatabında hüzünlü ve gergin bir ruh halinin ortaya çıkması ile neticelenebilir.

Aileler, çocuğun zekâsını desteklemek isterken en sık hangi hataları yapıyor?

Aileler genelde çocuğa boş zaman bırakmamaktadır. Çocuğun her anını bir faaliyet ile doldurmaya çalışmaktadırlar.

Zekâ oyunlarına, dil öğrenmeye, aşırı ders çalışmaya yönlendirmek konularında baskılar yapabilmektedirler. Bu durum çocuğun oyun oynamasını, hayal kurmasını ve kendi özgün alanlarında yaratıcı olmasını engellemekte ve bu çocukların aşırı sıkılmalarına hatta bazen bunalmalarına sebebiyet verebilmektedir.

Bu tutumlar çocukta tükenmişlik hissi, derslere karşı ilgisizlik ve performans kaygısına sebebiyet verebilmektedir.

Çocuk sürekli ebeveynlerin beklentilerini karşılamak zorunda kalan bir bireye dönüşebilmektedir. Bazen bu yaklaşımların dozu daha da aşırıya kaçmakta, sürekli aşırı rekabetçilik ve hep "birinci" olma hali dayatabilmektedir.

Bunun neticesinde çocuk mükemmel olamayacağını düşündüğü faaliyetlerden uzak durmaya başlayabilir. Ayrıca çocuğun özgüveni hasar alabilir.

Bazen ebeveynler çocukları ile ilgili aşırı bir övünme haline girebiliyor. Çocuğun başarılarını sanki kendi prestijlerini artıran bir etmenmiş gibi sunabiliyor. Bunun sonucunda çocuğun zihninde "Beni, sadece başarılı olduğum için seviyorlar" düşüncesi kök salabilir.

Bu tür yaklaşımlar çocuk-ebeveyn ilişkisinde ciddi zararlara sebebiyet verebilir. Bazen ebeveynler çocuğun bilişsel kapasitesine o kadar odaklanırlar ki çocuğun duyguları ihmal edilebilir. Bunun neticesinde çocuk duygusal kapasite olarak yaşının gerisinde kalabilir.

Çocuk sosyal hayatta başarısızlıklarla yüz yüze gelebilir. Çocuk mutsuz bir yetişkin adayı haline dönüşebilir. Şu bilinmelidir ki bu çocuk zekâ düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun çocuktur. Ona yetişkin bir birey muamelesi yapmak büyük bir hata olarak görülmelidir.

Üstün zekalı bir çocuğun potansiyelini en iyi şekilde geliştirebilmesi için sizce nasıl bir ortam gerekli?

Üstün zekâlı bir çocuğun potansiyelini gerçekleştirebilmesi için akademik yaklaşımların da içinde olduğu bütüncül bir gelişim ortamı gereklidir. Böyle bir çocuk "başarılı" olduğu için değil sadece bir çocuk olarak sevildiğini hissetmelidir.

Çocuk olumsuz duygularını da ifade edebildiği bir ortamda yetişmelidir. Bu çocuk her zaman mükemmel olmak zorunda olduğunu hissetmemelidir. Hatalar da öğrenmenin doğal bir parçası olarak ele alınmalıdır.

Hayat tecrübesi hata yapma özgürlüğünü de kapsar. Böylesi çocuklara klasik yöntemlerle oluşturulmuş müfredat yerine onun ilgi alanlarına uygun ve öğrenme hızıyla paralel esnek programlar uygulanmalıdır. Derin düşünmeyi teşvik eden ve araştırma olanağı sunan projeler eğitim için teşvik edici olabilir.

Bu çocuklara ileri seviye kaynaklar temin edilmeli, gerekirse kullanabileceği laboratuvar imkânları sunulmalıdır. Onun sevdiği alanlarda derinleşmeyi teşvik edebilecek toplantılara katılması sağlanabilir. Böylece bu konularda yetkin olan uzmanlarla buluşması sağlanır.

Her şeyden önce bu çocuklar benzer ilgi alanlarına sahip çocuklarla bir araya getirilmelidir. Eğer mümkünse ona rol modellik yapabilecek bilim insanı, sanatçı ve mühendislerle bir araya gelebileceği ortamlar oluşturulmalıdır. Bu çocuklarla ilgilenen öğretmenlerin de bazı vasıflara sahip olmaları gerekir.

Açık uçlu sorular sorabilen öğretmenler yaratıcılığı teşvik edebilir. Ayrıca böylesi bilinçli öğretmenler çocuğun ilgi alanlarıyla paralel uğraşları teşvik edebilmelidirler. Örneğin, sanat, müzik, makale yazımı, kodlama ya da yapay zekâ gibi alanlarda yönlendirici olabilme ve perspektif verebilme yeteneklerine sahip olmalıdırlar. Böyle çocuklar felsefi tartışmalara oldukça meraklıdır.

Çocuk bu konuları güvenle konuşabileceği bir ortama ihtiyaç duyar. Çocukların hayal dünyalarına ket vurulmamalıdır. Çocuklara serbest boş zaman tanınmalıdır. Bu çocuklar fiziksel aktivitelerden de uzak tutulmamalıdırlar.

Böylece zaten zihni yoğun işleyen çocuklar bir nebze de olsa stresten uzak kalmış olurlar. Ayrıca bu çocuklar takım çalışmasına da özendirilmeli ve ötekilerle duygusal ve bilişsel paylaşımın yollarını keşfetmelidirler.

Her şeyden önemlisi bu çocukları anlayabilecek, gerekli eğitimlerden geçmiş, esnek ve teşvik edici öğretmenlerin varlığıdır. Böylece kapasitesini ülkesi ve insanlık için en uygun şekilde kullanabilecek üstün zekâlı bireyler yetiştirilebilir.

Ödevde yapay zeka modası! Başarı mı, tembellik mi?